Bir Reşat Nuri Güntekin romanı. Romanın sonuna kadar karışık duygular yaşatıp kitabın sonunda duvara toslamamıza sebep olmuş bir roman. Kısaca konusu şımarık İstanbullu bir kızın bir adamı kendine aşık edip sonrasında yüzüstü bırakma planları.
Sara güzel, kültürlü ve bir o kadar da kurnaz bir kızdır. Paşa babası onu Erzurum'a davet ettiği zaman büyük bir kurnazlıkla aile doktorunu tavlar ve Erzurum'a gitmesinin sağlığını bozacağını bütün ailesine inandırır. Çünkü dayısının kızı Vesime'nin düğününe gitmek istemektedir. Vapur ile yoldayken denizde bir adamın imdat ederek boğulduğunu görür. Bütün yolcular kaptana durmasını söylese de kaptan adama yardım etmek için durmaz. Bir hışımla kaptanın yanına çıkan Sara sonradan o adamın kamp yapan sporculardan biri olduğunu onun her zaman bu şakaları yaptığını öğrenir. Kasabaya vardığında müthiş bir ilgiyle karşılaşan Sara Vesime'nin müstakbel eşinin de ilgisini çeker. Sırf kuzeninin mutluluğunu bozmamak için müstakbel damat Remzi'yi uyarmak zorunda kalır. Bir gün Vesime uğruna bir davet düzenlenir. Bu davete kamp yapan sporcular da davetlidir. O sporcular arasında geçen gün denizde boğulma taklidi yapan Ziya Bey'de vardır. Bey demeye gelmez bu kişinin lakabı Homongolos'tur. Ertesi gün tekrar davete gelmesi için Homongolos ikna edilir. Biraz Homongolos'tan bahsedersek kısa boylu, ence geniş, yüzü tüm ırkların karışımı olarak ifade edilmiş, küstah, ukala ve tam anlamıyla kadın bir düşmanıdır. Sohbetlerinde kadınları en basit konularda bile yerden yere vuran Ziya yani Homongolos'tan intikam almak için yemin eder Sara. Onu kendine aşık edip ardından yüzüstü bırakacaktır. Tam Sara artık kendine aşık ettiğinden emin olup artık bir teklif beklerken Ziya Bey'in bir motor kazasında öldüğü haberi gelir. Sara mezarı başına çiçek bırakırken bile pişman değildir. Daha sonradan Homongolos hakkındaki her şey ölen arkadaşı Necdet'e ayzdığı mektuplardan öğrenilir. Savaş zamanı ailesi onu güvenliği için bir yatılı okula terk etmiştir. Orada ona bin bir işkence edilmiş kalbi kurutulmuş hırçın ve kavgacı bir insana dönüşmüştür. Necdet'te orada aynı durumdayken Ziya onu o durumdan çekip çıkarmış ve tek arkadaşı olmuştur. Mektubunda önceleri Sara'ya karşı bir şey hissetmediği ancak zamanla ona aşık olduğunu itiraf etmiş. Sonradan kendine bir oyun oynandığını fark edince ölen arkadaşı Necdet'e yedi sekiz saat içinde yanına geleceğini söyler. Bu süre içinde aşkı için gururunu ayaklar altına almaktansa motorunu uçurumdan aşağı sürerek ölmeyi tercih eder.
Evet kitap özeti böyleydi. Romanda karakterlerin psikolojileri gerçekten çok iyi işlenmiş. Onların hissettiği duyguları bizde rahatça hissedebiliyoruz.
Kitabın sonuna kadar Homongolos'tan bu iğrenç tavırları için nefret etsek ve Sara'yı haklı bulsak bile kitap sonunda öyle bir rüzgar esiyor ki kendimizi bir an da Ziya Bey için üzülür ve Sara'ya kızar halde buluyoruz. Homongolos'un bu kabalığının sebebini ailesiz olmasına ve eziyet görerek yaşamasına o kadar güzel bağlamış ki yazar, insan gerçekten Ziya Bey'in haline acır oluyor. İnsanların iç dünyalarını bilemediğimiz gibi davranışlarının sebeplerini de bilemeyiz. Aynı bu hikayede olduğu gibi ailesiz büyümüş veya eziyet görmüş olabilir karşımızdaki insan. Bu yüzden ders vermek amacıyla bile olsa insanların gururuyla oynanmamalı.Sonucu tahmin edilemeyecek davranışlarda bulunulmamalı
Benim bu kitaba olan puanım 8/10 'dur.
Sabırla okuduğunuz için teşekkürler.
Sara güzel, kültürlü ve bir o kadar da kurnaz bir kızdır. Paşa babası onu Erzurum'a davet ettiği zaman büyük bir kurnazlıkla aile doktorunu tavlar ve Erzurum'a gitmesinin sağlığını bozacağını bütün ailesine inandırır. Çünkü dayısının kızı Vesime'nin düğününe gitmek istemektedir. Vapur ile yoldayken denizde bir adamın imdat ederek boğulduğunu görür. Bütün yolcular kaptana durmasını söylese de kaptan adama yardım etmek için durmaz. Bir hışımla kaptanın yanına çıkan Sara sonradan o adamın kamp yapan sporculardan biri olduğunu onun her zaman bu şakaları yaptığını öğrenir. Kasabaya vardığında müthiş bir ilgiyle karşılaşan Sara Vesime'nin müstakbel eşinin de ilgisini çeker. Sırf kuzeninin mutluluğunu bozmamak için müstakbel damat Remzi'yi uyarmak zorunda kalır. Bir gün Vesime uğruna bir davet düzenlenir. Bu davete kamp yapan sporcular da davetlidir. O sporcular arasında geçen gün denizde boğulma taklidi yapan Ziya Bey'de vardır. Bey demeye gelmez bu kişinin lakabı Homongolos'tur. Ertesi gün tekrar davete gelmesi için Homongolos ikna edilir. Biraz Homongolos'tan bahsedersek kısa boylu, ence geniş, yüzü tüm ırkların karışımı olarak ifade edilmiş, küstah, ukala ve tam anlamıyla kadın bir düşmanıdır. Sohbetlerinde kadınları en basit konularda bile yerden yere vuran Ziya yani Homongolos'tan intikam almak için yemin eder Sara. Onu kendine aşık edip ardından yüzüstü bırakacaktır. Tam Sara artık kendine aşık ettiğinden emin olup artık bir teklif beklerken Ziya Bey'in bir motor kazasında öldüğü haberi gelir. Sara mezarı başına çiçek bırakırken bile pişman değildir. Daha sonradan Homongolos hakkındaki her şey ölen arkadaşı Necdet'e ayzdığı mektuplardan öğrenilir. Savaş zamanı ailesi onu güvenliği için bir yatılı okula terk etmiştir. Orada ona bin bir işkence edilmiş kalbi kurutulmuş hırçın ve kavgacı bir insana dönüşmüştür. Necdet'te orada aynı durumdayken Ziya onu o durumdan çekip çıkarmış ve tek arkadaşı olmuştur. Mektubunda önceleri Sara'ya karşı bir şey hissetmediği ancak zamanla ona aşık olduğunu itiraf etmiş. Sonradan kendine bir oyun oynandığını fark edince ölen arkadaşı Necdet'e yedi sekiz saat içinde yanına geleceğini söyler. Bu süre içinde aşkı için gururunu ayaklar altına almaktansa motorunu uçurumdan aşağı sürerek ölmeyi tercih eder.
Evet kitap özeti böyleydi. Romanda karakterlerin psikolojileri gerçekten çok iyi işlenmiş. Onların hissettiği duyguları bizde rahatça hissedebiliyoruz.
Kitabın sonuna kadar Homongolos'tan bu iğrenç tavırları için nefret etsek ve Sara'yı haklı bulsak bile kitap sonunda öyle bir rüzgar esiyor ki kendimizi bir an da Ziya Bey için üzülür ve Sara'ya kızar halde buluyoruz. Homongolos'un bu kabalığının sebebini ailesiz olmasına ve eziyet görerek yaşamasına o kadar güzel bağlamış ki yazar, insan gerçekten Ziya Bey'in haline acır oluyor. İnsanların iç dünyalarını bilemediğimiz gibi davranışlarının sebeplerini de bilemeyiz. Aynı bu hikayede olduğu gibi ailesiz büyümüş veya eziyet görmüş olabilir karşımızdaki insan. Bu yüzden ders vermek amacıyla bile olsa insanların gururuyla oynanmamalı.Sonucu tahmin edilemeyecek davranışlarda bulunulmamalı
Benim bu kitaba olan puanım 8/10 'dur.
Sabırla okuduğunuz için teşekkürler.